29 Eylül 2010

YAZDAN KALMA BİR ADA GÜNÜ

Fotoğraflar/Photos: Panoya Takılanlar

"Şehirden kaçış noktası olarak tercih ettiğin yer neresi?" diye sorsalar, çoğumuzun vereceği cevap: "Adalar!" olur diye düşünüyorum.
Keşfedilmemiş sokakların sessizliğinde geçmişin izlerini hissedeceğiniz türden bir kaçış noktası. O kuytu sokaklarda dolanırken uzaklardan bir nal sesi duyarsınız ve yaprakların arasından gelen güneş ışığı gözlerinizi kamaştırır. "Heh işte!" dersiniz, "ben burada yaşamak istiyorum". Ama tabi hepimiz böyle isteklerimizle güzel anlar yaşayıp adadan ayrılırız. E tabi insan hayalleriyle yaşarmış, karışmayın bize canım!

İşte öyle günlerin birinde; ada sokaklarının güzelliği panomuza takıldı!
İçimizde yazdan kalma günlerin kokusu ruhumuzu sarsın diye..:)

26 Eylül 2010

"OO BURADA KİMLER VARMIŞ?"

Panoya Takılanlar'ın bu hafta ağır misafirleri var! Kendilerini ilgiyle takip ettiğimiz sevgili Türk Bloggerlar bir araya geldi ve biraz eğlence dedik, elimize kalemi aldık. Onları bir dergi kapağında hayal ettim ve ortaya böyle bir sonuç çıktı:

   
Dipnot: Bu fikirde bana katkı sağlayan İconjane'e teşekkür ederim:)

18 Eylül 2010

NOSTALJİ...

Yaşanmışlık duygusu; çoğu zaman sararmış bir defter yaprağının arasındadır.
Eski yılların kokusunu sevenlere...

For nostalgia lovers...

12 Eylül 2010

BİR YILI GERİDE BIRAKIRKEN...

P.S.  'Panoya Takilanlar' is one year old. Thank you for following us

Eveet tatil bitti. Birkaç günlüğüne de olsa deniz kokusunu içimize çekip İstanbul'un yorucu havasına geri döndük...

Bugünün tarihi 12 Eylül 2010! Türkiye için gündem yoğun; bir yandan referandum, diğer yandan ise Dünya Basketbol Şampiyonası final maçı için sabırsızlık. 'Panoya Takılanlar' için bugünün önemi ise bir yaşını doldurmuş olması... Bir yıl önce bugün ilk postu yayınlamanın heyecanı içindeydim. Birkaç arkadaş dışında kimsenin okumadığını bildiğim ilk postlar... Biliyorum 'Panoya Takılanlar' şu anda da blog dünyasında nam salmış bir blog değil ama en azından çok ufak bir kitlenin haberi var:)

Panoyu çok ihmal ettiğim zamanlar oldu. İlk postun yayınlanma tarihi 12 Eylül 2009 olsa da, benim için Ağustos 2010'un ayrı yeri var çünkü bu ay ile kendi adıma birşeylere ulaşma yolunda daha somut şeyler yapma kararı aldım. Aşırı amatörce işler çıkarsam da bunları ufak bir kitleyle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum:)

Çok fazla uzatmadan, duygu yüklü cümlelere geçiş yapmadan yazıyı burda sonlandırmalıyım:) Bugüne kadar panoya takılan herkese çok teşekkür ederim...

Her zaman dediğimiz gibi "Ayrıntılara takılmayın, panoya takılın..." :)

Gizemk.

1 Eylül 2010

O BİR FENOMEN, JOSE MOURINHO


Söylediği sözlerle her hafta olay olan, seveni kadar sevmeyeni de çok olan bir adam... Karşınızda Jose Mourinho!
Her hafta "acaba bugün ne söyledi" diye ilgiyle takip edilen bir adamın giyimine göz atmadan olmazdı. Aslında değişmeyen bir tarzı var, günlük yaşamında da saha kenarında da... Ve  rahatlıktan ödün vermeyen karizmatik bir duruşu olduğu gerçek. Ayrıca yukarıdaki fotoğraflarda arkasına saklanan Chanel torbasını ve çocukları için Armani'den alışveriş yaptığını görüyoruz. Anlaşılacağı gibi kaliteyi seviyor kendileri, e tabi kazandığı parayı bir yerlerde harcaması gerek. Açıkcası o nasıl giyinirse giyinsin kendisini ilgiyle takip etmeye devam edeceğiz.

Yazımızın sonuna gelirken, Jose Mourinho'nun unutulmayan sözlerine de yer vermeden olmaz.

Frank Rijkaard’a dair: “Benim futbol hayatımda koca bir sıfır var. Ancak onun futbol hayatı mükkemmeldi, başarılarla doluydu. Benim teknik direktörlük kariyerimde kupalar varken, bu kez Rijkaard’ın elinde koca bir sıfır var."

Son sözü söylemeye dair: “Ben ifade özgürlüğüne inanırım. Sen bana düşünceni ifade edersin; ben de sana nihai olarak özgürlüğünü veririm."

Bu da yeni sezondan taze bir söz: "Elimde sihirli değnek yok. Ben teknik direktörüm, Harry Potter değil!"

Görseller: gettyimages, zimbio